Son Konular

  • Şeyhin Hanımına Sabrı (Mesnevi)

    Etiketler: , , , , 0 yorum

    Bir  derviş,  Şeyh  Harakânî  hazretlerinin  şöhretini  duydu. Ziyaret edip duasını almak için, Talkan şehrinden yola çıktı. O büyük zatı görmek için ovaları, dağları aştı. Günler geceler boyu  yürüdü. Şeyhin  bulunduğu  şehre  vardı.
      Evini  sorup  öğrendi.  Edep ve saygıyla gidip evin kapısın çaldı. Şeyhin karısı kapıdan başını çıkardı.
    ''Ne istiyorsun?'' dedi. Derviş,''Talkan şehrinden, şeyhi ziyaret için geldim'' dedi. Bunu duyan kadın kahkahalarla güldü. ''Bir  şu  sakalına  bak,  bir  de  bunca  yolun  zahmetine katlanmanın  sebebine bak.  Memleketinde işin  gücün  yok  mu senin?  Boş yere yollara düşmüşsün. Bir ahmağı ziyaret etmek için,  hiç bu sıkıntıyı çekmeye değer mi? Yoksa memleketinden mi  sıkıldın? Sakın, şeytan seni kandırıp yolculuğa sürüklemiş olmasın.'' Kadın  buna benzer birçok hakaret etti. Kötü sözler söyledi. Derviş sabırla dinledi. Sonunda,
    ''Ne olursa olsun, ben o mâna sultanı şeyhi görmek istiyorum. Şeyhin nerede olduğunu söyler misin?'' dedi. Kadın, ''Şeyhi görmeden memleketine dönersen, senin için daha hayırlı  olur.  Azgınlığa  ve sapıklığa  düşmezsin. Ağzı iyi laf yaptığından, senin gibi birçok ahmağı tuzağına düşürerek yolunu şaşırttı. Senin  şeyh dediğin kimse, gündüzleri tembel tembel oturur, hazır bulursa yer, akşamları leş gibi yatar uyur. İbadet nedir bilmeyen günahkârın tekidir. İşi gücü hile ve riya ile halkı kandırmaktır. Sana zararı dokunmaması için, hiç görüşmeden geri dön'' dedi. Genç derviş bu sözler üzerine dayanamadı. ''Yeter artık, sus. Ben rüzgârın sürüklediği bir bulut değilim ki, bir toz sebebiyle bu kapıdan geri döneyim. Ey yaşlı kadın! Şunu  bil ki Hakk'ın nurunu üfleyerek söndüremezsin. Çünkü o güneş gibidir'' dedi. Derviş  bu  kadından şeyhin  yerini öğrenemeyeceğini  anladı. Şeyhin nerede olduğunu sorup araştırmaya koyuldu. Biri ona,''Bu  diyarın kutbu olan şeyhimiz, odun getirmek için ormana gitti'' dedi.
    Derviş de muhabbetle ormanın yolunu tuttu. Derviş hem yürüyor hem de, ''Böyle büyük bir Allah dostu, nasıl olur da bu kadar kötü huylu bir kadınla beraber yaşar? Bir şeyh bu kadını niye evinde tutar? Bununla nasıl anlaşır, uzlaşır?'' diye kendi kendine sorup durdu. Derviş bu düşüncelerin şeytanın vesvesesi olduğunu düşünerek, gönülden  bir  lâ  havle  çekti.  Yoluna  devam  ederken,  Şeyh Harakânî  hazretlerini  bir  aslanın  üzerinde  karşısında buluverdi. Şeyh odunlarını aslana yüklemiş, üzerinde kendi oturmuştu. Bir erkek yılanı da kamçı gibi eline almıştı. O  büyük velî, genç dervişe tebessüm etti. Derviş bir şey söylemeden, ''Ey  beni görmek için uzak yollardan gelen derviş! Şeytanın vesvesesine itibar etme. Ben o huysuz, inkârcı kadına tahammül edip cefasına sabır gösterdiğim için, bu aslan da benim yükümü çekiyor. Allah dostları Hak'tan gelene, sızlanmadan, şikâyet etmeden boyun eğerler.  Zorluklarla  savaşmak,  Allah'a  olan teslimiyetlerinin gereğidir'' dedi.
    ***
    Sabır  genişliğin  anahtarıdır.  Sabrın sırrına  ermek  için gülerek, hoşlanarak yükünü çekmek gerekir. Aşağılık kişilerin kötülüklerine sabredersen, Hz. Peygamber'in sünnetinin nuruna ulaşırsın.

    Bu Konuya Hiç Yorum Yapılmamış; "Şeyhin Hanımına Sabrı (Mesnevi)"

    Bu Konuya Yorum Yapın