Son Konular

  • Marifetname (Erzurumlu İbrahim Hakkı)

    Etiketler: , , 0 yorum

    erzurumlu ibrahim hakki, marifetname
    1-BÖLÜM:
    İTABIN MUKADDİMESİ
    Kur'an âyetleri ve Peygamber hadislerinin bildirdiği şekilde itimat ve itikat olunacak dinî hususlara ve kesinlikle ihtiyaç ola İslâm bilginlerinin görüşlerine göre; Arş'ın yaratılışının tertibini, Kürs'ü, Cennetleri, gökleri, yerleri, denizleri, ışıkları, kıyamet alâmetlerini, kıyametin hal ve durumlarını, cihanın harap oluşunu ve yokoluşunu, Rahman'a kavuşma âleminin (Ahiretin) ebediliğini dört bölümle tafsil eder.


    BİRİNCİ BÖLÜM
    Özet olarak âlemin yaratılış tertibini, Arş-ı Azam'ın büyüklüğünün keyfiyetini, Arş'ın taşıyıcılarını, o muhterem kürenin, çevresinde olan nehirleri, melekleri ve sair toplulukları ve altında olanr Kürs'ü, Sidre'yi, Levh-i Mahfuz'u ve Kalem'i altı madde ile beyan eder.
    Birinci Madde:
    Cihanın yaratıcısının, âlemde olan güzel sanatlarını derin derin düşünmeye sevkeden açık alâmetleri bildirir.
    Ey aziz, malum olsun ki, Hak Teala bu âlemi, varlık ve birliğine alâmet edip, bütün eşyada, görecek gözü olanlara sanatını ortaya çıkarmakla hikmetinin hakikatlerini duyurmuştur. Kullarını, kendini tanıma hususunda rağbete getirmek için Kelam-ı Kadim'inde azametle şöyle buyurmuştur: (Burada yazılan âyetler, Kur'an'daki tertib üzerinedir.)


    Bismillahirrahmanirrahim


    "Hamd, âlemlerin Rabbine Mahsustur." (1/2)¥


    "Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah'a ait olduğunu bilmez misin? Allah'dan başka dost ve yardımcınız yoktur." (2/107)


    "Allah, kendisinden başka tanrı olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, diri, her an yaratıklarını gözetip durandır. Göklerde olan ve yerde ola ancak onundur. Onun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir? Onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir, dilediğinden başka ilminden hiçbir şey kavrayamazlar. Hükümdarlığı, gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetmesi ona ağır gelmez. O, yücedir, büyüktür." (2/255)


    "Şüphesiz gökte ve yerde hiçbir şey Allah'dan gizli kalmaz. Ana rahminde sizi, dilediği gibi şekillendirir. ondan başka tanrı yoktur. Güçlüdür, hakimdir." (3/5-6)


    "Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. İşler Allah'a varacaktır. (3/109)


    "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl sahiplerine şüphesiz deliller vardır. onlar, ayakta iken, otururlarken, yan yatarlarken Allah'ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler: "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, sen münezzehsin. Bizi ateşin azabından koru," derler. (3/190-191).


    "Göklerde olanlar da, yerde olanlar da Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatır." (4/126)


    "Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümdarlığı Allah'ındır. Dönüş onadır." (5/18)


    "Göklerin, yerin ve onlarda olanların hükümdarlığı Allah'ındır. Allah, her şeye kadirdir." (5/120)


    "Göklerin ve yerin Allah'ı, içinizi, dışınızı bilir, kazandıklarınızı da bilir." (6/3)


    "Gaybın anahtarları onun katındadır, onları ancak o bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu -ki apaçık bir Kitap'dadır- ancak o bilir." (6/59)


    "Göklerde ve yerde olanlar onundur; hepsi ona boyun eğmiştir." (30/26)


    "Yakinen bilenlerden olması için İbrahim'e göklerin ve yerin hükümranlığını şöylece gösterdik." (6/75)


    "Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben puta tapanlardan değilim." (6/79)


    "Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan sonra arşa hükmeden, gündüzü -durmadan kovalayan- gece ile bürüyen, güneşi, ayı, yıldızları, hepsini buyruğuna baş eğdirerek var eden Allah'dır. Bilin ki, yaratma da, emir de onun hakkıdır. Alemlerin Rabbi olan Allah yücedir."(7/56)


    "Göklerin ve yerin hükümdarlığı elbette Allah'ındır. Dirilten ve öldüren odur. Allah'dan başka dost ve yardımcınız yoktur." (9/116)


    "Yerde ve gökte hiç bir zerre Allah'dan gizli değildir; bundan daha küçüğü veya daha büyüğü şüphesiz apaçık bir Kitaptadır." (10/61)


    "Göklerde ve yerde olana bakın, de" (10/101)


    "Göklerde ve yerde olan herşey Rahman'ın kulundan başka bir şey değildir. And olsun ki ilmi onları kuşatmış ve teker teker saymıştır." (19/93-94)


    "Eğer yerle gökte Allah'dan başka tanrılar olsaydı, ikisi de bozulurdu. Arşın Rabbi olan Allah, onların vasıflandırdıklarından münezzehtir." (21/22)


    "Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu durdururdu. Sonra biz, güneşi, ona delil kılıp yavaş yavaş kendimize çekmişizdir." (25/45-46)


    "Dağları yerinde donmuş sanırsın, oysa onlar bulutlar gibi geçerler. Bu herşeyi sağlam tutan Allah'ın işidir. Doğrusu o, yaptıklarınızdan haberdardır." (27/88)


    "Rüzgarı gönderip bulutları yürüten, oları gökte dilediği gibi yayan ve kısım kısım yığan Allah'dır. Artık sen de aralarından yağmurun çıktığını görürsün. Allah'ın kullarından dilediğine verdiği yağmurla daha önceden kendilerine yağmur indirilmesinden ümitlerini kesmiş oldukları için onlar seviniverirler. Allah'ın rahmetinin belirtilerine bir bak; yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz ölüleri o diriltir, her şeye kadirdir." (30/48-50)


    "Allah'ın geceyi gündüze, gündüzü geceye kattığını, her biri belirli bir süreye doğru hareket edecek olan güneşi ve ayı buyruk altında tuttuğunu; Allah'ın yaptıklarınızdan haberdar olduğunu bilmez misin?" (31/29)


    "Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra arşa hükmeden Allah'dır. Ondan başka bir dost ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?" (32/4)


    "Hamd, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar kendisinin olan Allah'a mahsustur. Hamd, ahirette de ona mahsustur. O, hakimdir, her şeyden haberdardır. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. o, merhametlidir, mağfiret sahibidir. Gaybı bilendir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile onun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık Kitaptadır." (34/1-3)


    "Doğrusu zeval bulmasın diye gökleri ve yeri tutan Allah'dır. Eğer onlar zevale uğrarsa ondan başka, and olsun ki, onları kimse tutamaz. O, şüphesiz halimdir, bağışlayıcıdır." (35/41)


    "Orada hurmalıklar ve üzüm bağları var ederiz, aralarında pınarlar fışkırtırız. Onu ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi? Yerin yetiştirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmediklerinden çift çift yaratan Allah münezzehtir. Onlara bir delil de gecedir: Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler. Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu güçlü ve bilgin olan Allah'ın kanunudur. Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir. Aya erişmek güneşe düşmez. Gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler. Onlara da bir delil: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır." (36/34-42)


    "Gökleri ve yeri yaratan, kendilerinin benzerini yaratmaya kadir olmaz mı? Elbette olur; çünkü o, yaratan ve bilendir. Bir şeyi dilediği zaman, onun buyruğu sadece, o şeye: 'Ol' demektir, hemen olur. Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiniz Allah yücedir." (36/81-83)


    ***Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın Marifetname isimli eserinden Bölüm 1 Madde 1 Kısım 1/2

    Derleme Nasihatlar

    Etiketler: , , , 0 yorum

    gul_yapragi_cicekleri
    Gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükafatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.
    Bakara 262

    Biz her insan’ın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık.
    İsra/13

    İncittiğiniz insanın ve kırdığınız gönlün bedduasından korkun.
    Hz.Muhammed (s.a.v)

    Duadan bıkkınlık göstermeyiniz çünkü dua ile beraber olan hiç kimse helak olmamıştır.
    Hz. Muhammed (s.a.v)

    Bir haksızlık gördüğünüzde müdahale etmezseniz; Önce hakkınızı, arkasından da şerefinizi kaybedersiniz.
    Hz. Ali (r.a.)

    Umut verip güven aşılayıp da yarı yolda bıraktığın insanın Gönül sadakasını iki dünyada da veremezsin.
    Hz. Muhammed (s.a.v)

    İmandan sonra verilecek en güzel amel, mahzun bir kalbi teselli etmektir.
    Hz. Muhammed (s.a.v)

    Sabah namazına kalkmak ve beş vakit namazı kılmak sevdalı ve akıllı adamların işidir.
    Dr. Vehbi Karakaş

    Vesvesenin ağzını ancak aşk bağlar.
    Hz. Mevlana

    Unutma! Ellerini Rabbine açabiliyorsan anla ki O seni dinliyor. Çünkü O Rabbin öyle bir Rab ki, kabul etmeyeceği dua’nın ellerini semaya açtırmaz.
    Hz. Ali

    Nasihatlerin Özü

    Etiketler: , , 0 yorum

    Kutbüddin Kaki buyururdu ki: "Çok yemek yiyen, nefsinin kölesi olur. Bunun için az yemelidir. Bedeni ayakta tutacak kadar ve ibadette kuvvetli olacak kadar yemek ile yetinmelidir. Normal ve basit giyinmeli, süsten, gösterişten uzak durmalıdır. Süslü elbiseleri gösteriş için giyen, kendini aşağılamak yolunda silahlı bir soyguncu gibi olur. Az uyumalıdır. Değersiz ve kıymetsiz dünya işlerine gönül vermek şöyle dursun, bunları konuşmaktan, böyle şeylerden bahsetmekten bile sakınmalıdır. Böyle dünyalık şeylerin yanında bulunmasını bile, kendisi için kusur, kabahat ve bu yolda ilerlemeye mani bilmelidir. Tasavvuf yolunda ilerlerken görülen manevi halleri, garib manaları, insanların anlamayacakları şeyleri, asla insanların anlamayacağı şekilde söylememelidir. Zira inların anlayamayacağı birşeyi söylemek, onların yanlış anlamasına, böyle şeyleri söyleyen zata düşman olmalarına sebep olur.
    Dinin emirlerini yerine getirmekte çok gayretli olmalıdır. Zira bu olmayınca, bu yolda ilerlemek olmaz. Bir kimse hem bu yolda ilerlediğini söylüyor, hem de dinimizin emir ve yasaklarına uymakta gevşek davranıyorsa, biliniz ki o kimse yalancıdır. Bu yolda bulunanlarda olan hallerden biri veya birkaçı o kimsede bulunursa, biliniz ki o haller şeytandandır, onu aldatmaktadır.

    Edep

    Etiketler: , , , 0 yorum

    Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
    "Beni rabbim terbiye etti ve edebimi ne güzel yaptı.
    Edep, kulun zahirinin ve bâtınının yani dışının ve içinin terbiye ile güzelleştirilmesidir. Kulun zahiri ve bâtını güzelleşince edepli bir sûfî olur. Kim, sünnetin edebine sarılırsa, Allahu Teâlâ onun kalbini marifet nuruyla nurlandırır. Allah'ın Habibi Hz. Muhammed'e (s.a.v), emirlerine, fiillerine ve ahlâkına uymaktan, bir de söz, fiil, inanç ve niyet olarak onun edepleriyle edepienmekten daha şerefli bir makam yoktur.
    Kul ile yüce Allah arasındaki işler genelde üç alanda gerçekleşir. Bunlar yardım isteme, gayret ve edeptir. Yardım istemek kuldan; tövbesine yardım etmek ise yüce Allah'tandır. Gayret kuldan, başarıya ulaştırmak Allah'tandır. Edep kuldan, ikram ve ihsanlar Allah'tandır.
    Kim, salihlerin edebiyle edeplenirse, o keramete ve ilâhî ihsanlara kavuşur. Kim evliyanın edebiyle edeplenirse, o, ilâhî yakınlığa alınır. Kim, sıddıkların edebiyle edeplenirse, o, müşahedeye ulaştırılır. Kim, peygamberlerin edebiyle edeplenirse, ona, ünsiyet/özel muhabbet ve dostluk nimeti bahşedilir. Kim, edepten mahrum olursa, bütün bu hayırlardan mahrum kalır.
    Meşâyihin/kâmil mürşidlerin emirlerine uymayan ve edeplerine razı olmayan kimse, tek başına Kur'an ve sünnet ile gerçek edebi elde edemez.
    Terbiye yolunun başındaki kimselere gereken edebi koruyamayan kimse, nasıl olur da terbiyenin sonuna gelmiş yüksek makam sahibi velîlerin makamlarına ulaştığını iddia edebilir?
    Yüce Allah'ı tanımayan kimse, O'na yönelmez. O'nun emir ve yasaklarına dikkat etmeyen kimse, edepten çok uzaktadır.
    Yüce Allah'a hizmet ve kulluğun edebi; kul ne kadar çok amel de yapsa, kendisini o amele sevkeden yüce rabbine nazar edip bütün yaptıklarını hiç görmektir.
    Kul, yaptığı taatiyle cennete girer; edebiyle yüce Allah'a erer.
    Tevhid, imanı gerekli kılar; imanı olmayan kimsenin tevhid inancı yoktur, iman da dine uymayı gerekli kılar; dine uymayan kimsenin gerçek bir imanı ve tevhid inancı yoktur. Din de edebi gerekli kılar; edebi olmayan kimsenin gerçek mânada bir dini, imanı ve tevhid inancı yoktur.                                  '      
    Edebi terketmek, kovulmayı gerektirir; kim huzurda edebini bozarsa, kapıya kovulur; kim kapıda edebini bozarsa, ahıra hayvanların hizmetine gönderilir.
    Edeplerin en güzeli, dinde fakih olmak (dini güzelce öğrenmek), dünyadan gönlünü çekmek ve yüce Allah'ın senin üzerindeki hakkını bilmektir. Arif, yüce Rabbine karşı edebini terkederse, helak olanlarla birlikte helak olur.
    Şöyle denilmiştir: "Üç şey var ki, onları yapan kimse garip ve yalnız kalmaz. Bunlar, dinde şüphe edenlerden uzaklaşmak, güzel edebi korumak ve kimseye eziyet yapmamaktır."
    Din ehlinin en çok üzerinde durduğu edepler; nefislerini güzel ahlâkla süslemek, azalarıyla ilgili edepleri yerine getirmek, helâl-haram sınırlarına dikkat etmek ve kötü arzularını terketmektir.
    Seçilmiş velîlerin daha çok üzerinde durduğu edepler ise; kalplerini temizlemek, sırlarının hal ve yönelişlerine dikkat etmek, sözlerini yerine getirmek, içinde bulunduğu vaktin hakkını korumak, vaktin gereğini yapmak, kalbe gelen boş düşüncelere fazla iltifat etmemek, yüce Allah'tan bir şey talep ettikleri ve ilâhî huzurda bulundukları zaman güzel edep içinde olmaktır.
    Kim, nefsini edeple ezip terbiye ederse, o, yüce Allah'a ihlâsla kulluk yapar. Denilmiştir ki, ihlâs; Allahu Te-âlâ'yı seksiz şüphesiz bir şekilde tanımaktır.
    Şöyle denilmiştir: Allahu Teâlâ buyurur ki: "Kim, isim ve sıfatlarıma imanla birlikte kulluğa sarılırsa, onu edeplendiririm. Kim, zâtımın hakikatini açığa vurmak isterse, ona kızarım. Artık sen bunlardan hangisini istersen onu seç!"
    Kim, içinde bulunduğu vaktin edebini muhafaza etmezse; vakit onun için bir kınanma ve azap sebebi olur.
    Bir mürid/hak yolcusu, edebi terkederse, geldiği yere geri döner.
    Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm'ın (rah) şöyle dediği nakledilir: "Mekke'de bulunduğum sıralarda çoğu kez Kabe'nin hizasında otururdum. Bazan da, ayaklarımı uzatmış halde sırt üstü yatar, dinlenirdim. Bir gün bu halde uzanmış yatarken kadın velîlerden Mekkeli Âişe yanıma geldi; beni o halde görünce, 'Ey Ebû Ubeyd! Senin ilim ehli bir zât olduğunu söylüyorlar; bir söz de benden al: Yüce Rabbinin huzurunda edeple otur; yoksa ismin Allah'a yakın velîler defterinden silinir!' diye uyardı. Bu kadın, Hak dostu ariflerdendi."
    Ariflerden biri der ki: "Zahiren ve bâtınen/dışın ve içinle edebe sarıl. Zahirdeki edebi zayi eden kimse, zahiren cezalandırılır; iç alemindeki edebi zayi edin kimse ise, bâtınen/iç âleminde cezalandırılır."
    Edep, kuvvede ve yaratılışta olan bir şeyi fiiliyata çıkarmaktır. Yaratılışı ve tabiatı güzel olan kimselerde, hak olan güzel işler meydana çıkar. İnsanın tabiatının şekillenmesi, Cenâb-ı Hakk'ın işidir; onun yaratılmasında insanın bir kuvveti yoktur. Bu durum, çakmak taşında ateşin bulunmasına benzer. Çakmak taşında ateşin bulunması yüce Allah'ın işidir; onun meydana çıkarılması ise insanın işidir.
    Edepler de böyledir; onun kaynağı güzel tabiatlar ve kula verilen ilâhî ihsanlardır.
    Ailahu Teâlâ, sûfîlerin iç âlemlerini olgun ve olgunluğa erecek şekilde hazırlamıştır. Onlar güzel terbiye ve riyazet yolları ile Ailahu Teâlâ'nın nefislerinde yerleştirdiği kabiliyetleri ortaya çıkarırlar; böylece edepli ve güzel ahlâklı kimseler olurlar.

    www.TasavvufEhli.com

    Etiketler: , 0 yorum

    tasavvuf
    Öncelikle şunu soralım sizlere Tasavvuf nedir? Bizim ekip olarak en çok hoşumuza giden cevap bir İslam aliminin vermiş olduğu "Tasavvuf sulhu olmayan bir savaştır." cevabı oldu. Peki kiminle, ne ile savaş diyecek olacak olursanız sitemizin sloganına göz atalım; "Cihanda Cihad-ı Mel'un"
    Şeytan ile bir savaş. Peki bu savaşta bizler nasıl başarılı olacağız? Nasıl huzura erişeceğiz? Öncelikle Allah'ın (c.c) kitabı ve Allah'ın (c.c) Rasul'una (s.a.v) sarılarak. Çıkan zorlukları aşmak için ise aklımızı kullanarak. Bu dünya zevk-ü sefa için yaratılmadı. Zamanımızı olabildiğince dua, zikir ve ibadet ile geçirerek ruhumuza rahat bir kabir hayatı için gerekli olan enerjiyi yüklememiz gerek. Biz bu konuda sizlere yardımcı olmak için İslam alimleri ve İslam düşünürlerinin eserlerinden bölümler sunarak, onları beraberce anlamaya çalışarak birbirimize yol arkadaşı olalım. Allah'a (c.c) şükürler olsun ki arkaplanı sağlam, Mevlana Celaleddin Rumi'lerin, Yunus Emre'lerin, Hacı Bektaşi Veli'lerin hizmet verdiği, tasavvuf edebiyatının nerdeyse bütün eserlerini verdiği topraklarda yaşayan bir milletiz. Allah (c.c) gönlünüzdeki hakkınızda hayırlı, kaderinizdekine de gönlünüzü razı etsin.
    http://www.tasavvufehli.com

    Bahar

    Etiketler: , , 0 yorum

    mevlanadan sözler
    Sevgili tutmuş yularımdan beni,
    develer gibi habire çeker.
    Esrik devesini böyle nereye götürür,
    böyle hangi katara?


    Hem canımı çiğnedi benim o,
    hem bedenimi çiğnedi.
    Gönlümü bağladı benim o,
    kırdı şişemi.


    Ne iş yaptırmaya götürür,bilmem,
    nereye götürür beni.
    Sevgili takar beni oltasına,
    atar karaya balık gibi.
    Sevgili kurar gönlüme bir tuzak,
    avcıdan yana çeker sürür beni.


    Bakarım tabiat başlar büyük işine:
    Bulutlar gelir uzaktan
    katar katar, küme küme.
    Bulutlar sular ovaları.
    Bulutlar yürür dağlara doğru.
    Uyanır açar gözlerini yeryüzü.
    Gökler çalar davulunu.
    Dalların gönlüne çeker gülün özü
    en güzel kokusunu baharın.
    Tohumun gönlü başlar vermeye tohum.
    Ağaç durmadan söyler, döker içini.


    Mevlana Celaleddin Rumi

    Ya Müridsin Ya Murad

    Etiketler: , , , 0 yorum

    mürid, kul
    Sen ya müridsin ya murad...
    Ya Allah (CC) tarafından istenilen birisin veyahut O’nu (CC) isteyen bir müridsin. Mürid olduğunu kabul edersen bütün yüklerin merkezi olduğunu da kabul edersin yahut bütün

    Abdulkadir Geylani 41. Meclis

    Etiketler: , , , 0 yorum


    Bilesin ki, bütün eşya, ilâhî kuvvetle hareket eder ve aynı kuv­vetle sükûnet bulur. Bir kula bunu anlamak nasib olursa, kullarda kuvvet bulmaktan istiğna duyar. Ve onları Hakk'ın kudretine ortak etmez. Ayrıca kullar da ondan rahat ederler. Çünkü yeryüzünde o, kimseyi ayıplamaz ve kimseden bir talepte bulunmaz.
    O kullar, büyük derecelerin sahibidir. Onlar, önlerindeki plana göre hareket ederler. Dinimizin çizdiği çerçeve dahilinde yürürler.

    Abdulkadir Geylani 19. Meclis

    Etiketler: , , , 0 yorum


    Aziz ve Celil olan Hak, korkulmaya ve kendisinden bir şey bek­lenmeye layıktır. O'nun cenneti ve cehennemi olmasa dahi, çekinme­ye değer. O'na itaat ediniz, bu itaati O'nun varlığı için yapınız. O'ndan gelen iyilik ve ceza sizi artık düşündürmesin. O'nun yolunda itaat, emrini tutmak, yasaklarından kaçmak ve gelen kader işlerine karşı sabırlı olmaktır.
    O'na dönünüz. O'nun önünde boynunuzu eğiniz ve ağlayınız. Yaş­lar hem gözünüzden hem de kalbinizden aksın. Ağlamak ibâdettir, Hakk'a karşı tevazu göstermenin şiddet hâlidir. Tevbe ve iyi niyet üzere ölen kurtulur.

    Abdulkadir Geylani 9. Meclis

    Etiketler: , , , 0 yorum


    Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor:
    “Allah sevdiği kimseyi üzmez; ama tecrübe için bazı bela verir.”
    İman sahibi odur ki, bu bela geldiği zaman sabreder. Allah, yararsız hiç bir bela indirmez. Her bela bir iyiliğin öncüsüdür. Bu iyilik ya dünya için veya âhiret için olur. İmanlı kimse belaya sabırla karşı koyar. Allah gönderdiği için razı olur. Rabb’ini itham etmez. “Niçin geldi?” diye çıkışmaz.

    Divan-i Kebir "Git Yusuf'a Sarıl"

    Etiketler: , , , 1 yorum

    Eğer aşık isen, gamı bırak gitsin! Nerede düğün varsa, oraya git, düğünseyret; yastan ve matemden uzak dur! Şeyh Galib hazretleri; "Aşıkta keder n'eyler, gam halk-ı cihanındır" diye buyurmuştu. Aşıkta kederin ne işi var; kederli olmak, gamlı olmak aşık olmayan cahil işidir, demek istemişti.

    Futuhu'l Gayb 6. Makale

    Etiketler: , , 0 yorum

    Halkı Allah’ın izni ile bırak, yine O’nun emri ile arzularından geç. Bir ayet-i Kerimede şöyle buyrulur:
    - “ Eğer inanıyorsanız, Allah’a güvenin....” Kendini Allah’ın fiiline, iradesine terket. Saydıklarımızı yaparsan, ilahi emirlere bir kab olursun. Halkı bırakmak; onların elinde hiçbir iyilik veya kötülük olmadığına ve olamayacağına inanmakla olur. Bütün kuvveti Allah’tan görüp, halkın elinde mevcut olan bir şey görmeden Allah’ın kudretini tasdik etmekle mümkün olur. Kendini bırakmana gelince: Hak’ka teslim olman ve sebepleri bir yana atmanla olabilir

    Futuhu'l Gayb 3. Makale

    Etiketler: , , 0 yorum

    İnsan, başına bir iş gelirse... Önce, kendi kendine kurtulmaya çalışır... Muvaffak olamayınca, etraftan yardım istemeğe koyulur... Padişahlara gider; rütbe sahiplerine yalvarır. Zenginlere koşar... Hal sahiplerine gider; dua ister, himmet ister... Eğer hasta ise doktora gider, şifa arar. Bununla da kurtulamayacağını anlayınca, Allah’a döner. Eğer kendi işini yapabilseydi, halka dönmeyecekti... İşini halkta bitirebilseydi, Hak’ka dönmezdi. Burada da arzusu biraz geç kalmağa başlar; fakat gidecek başka yeri kalmamıştır...

    Futuhu'l Gayb 73. Makale

    Etiketler: , , 0 yorum

    Allah (CC), bazı sevdiği kimseleri diğerlerinin ayıplarına vakıf kılar. Söylenen yalanları, şirki, küfür yollarım sezer. O velî bunlara dayanamaz, kızar bağırır. Bu yaptıkları haliyle Allah (CC) için olur. Evvela içten kızar, sonra dışa vurur. Bu durum onu rahatsız eder. Söylenmeye başlar. O kötülükleri bir bir sayar döker:
    - “Böyle Müslümanlık olmaz.”
    - “Bu işleri yapanlar şeytandır, şeytan da

    Muhyiddin ibn Arabi k.s Hakkındaki Fetva

    Etiketler: , , 0 yorum

    muhyiddin-ibn-arabi
    Muhyiddin ibn Arabi k.s Hakkındaki Fetva
    Osmanlı Devleti’nde şeyhülislamlık makamı hukukun en üst temsilcisidir. Günlük hayatta tıkanan her konu, şeyhülislam

    Futuhu'l Gayb 76. Makale

    Etiketler: , , 0 yorum

    futuhul gayb, abdulkadir geylani
    Sana zenginlerle konuştuğun zaman vakarlı, fakirlerle konuştuğun zamansa mütevazi olmanı tavsiye ederim. Allah-ü Teala (CC) Hz.lerinin senin bütün hallerine vakıf olduğunu düşün; daima mütevazı ve samimi ol!

    Tasavvuf'ta Kadın Bölüm 2

    Etiketler: , 0 yorum

    tasavvufta kadın, gül
    Devam edelim kaldığımız yerden. Ben konuya pek çok tartışmaya sebep olan bir ayet-i kerime meali ile devam etmek istiyorum.

    Divan-ı Kebir'den Bir Kesit

    Etiketler: , , 0 yorum

    Hakk'tan sayılamayacak kadar lütuflar, ihsanlar; senden ise sayılamayacak kadar çok hatalar, kusurlar.

    semahzen, mevlana

    • Ey gönül, işlediğin suçlara, kusurlara karşılık, Hakk'tan özür dilemek için neler düşünüyorsun? O'ndan sayılamayacak kadar

    Futuhu'l Gayb'dan (Tasavvuf ve Oluşu)

    Etiketler: , , 0 yorum

    Sana Allah’tan (CC) korkmayı, kötülükten geri durmayı tavsiye ederim. İslam
    dininin zahirdeki emirlerine uy… Gönlünü

    Mesnevi'den İnciler

    Etiketler: , , , 0 yorum

    • Bir adamın ayağına diken batınca ayağını dizi üstüne kor. İğne ucu ile diken başını arar durur, bulamazsa orasını dudağı ile ıslatır.